...and Nietzsche asks: "IS LANGUAGE THE ADEQUATE EXPRESSION OF ALL REALITIES?"

.

29 Eylül 2009 Salı

SURETLER

Filmimiz yakın gelecekte geçiyor...
Senaryo berbat, oyuncular kötü, özel efektler korkunç, sinematografi.. o da ne ki? unutmuş olmalılar...
Aslında birşeyi daha unutmuşlar. İnsan olmanın özünü oluşturan şeyin büyük kısmı aslında kendi bedeniyle kurduğu ilişkiden geçmiyor mu.. Herhangi bir suret'e bürünüp - ki bu kendi suretinin tıpkısı olsa da- öznenin biricikliğini korumayı nasıl başarabilirsin?

Filmin tüm bu sorulara cevap verebilecek kadar derinlikli olmasını zaten beklemiyordum ancak bu şartlarda insanoğlunun varlığını tıpkı günümüzdeki gibi sürdürüyor oluşu filmle arama ciddi bir mesafe koyuyor... Makineye bağlı ve neredeyse yattıkları yerden hiç kalkmadan yaşayan insanların -duygusal durumlarını geçtim- fiziksel olarak dahi pek de değişime uğramamış olmaları filmi ciddiye almamı iyiden iyiye zorlaştırıyor...ve son sahnede, bir post-apokaliptik fon önünde düzenin çöküşüne şahit oluyoruz..hımmm... daha ağır bir "casulties" durumu yaşanması gerekmez miydi? mesela uçakların düşmesi, nükleer santrallerin patlaması gibi -orada da suretler yok muydu?-...tamam çok şey beklediğimin farkındayım..

Aslında kocaman nefretler biriktirip kendini çok önemsemeden -the- o özneler,
biz suret olalım yeter ki eskimesinler...


Hiç yorum yok: