...and Nietzsche asks: "IS LANGUAGE THE ADEQUATE EXPRESSION OF ALL REALITIES?"

.

29 Ekim 2007 Pazartesi

The Night Listener - 3 Şubat 2007

“Real isn’t how you’re made, it’s the thing that happens to you”

Margery Williams’ın hikayesi soyle devam ediyor, oyucak at ve tavşan konusuyorlar. Tavsan at’a soruyor:
- gercek olmak nasıl bir sey?
Gerçek olmak nasil yapıldigın degil sana olan bir şeydir. Bir cocuk seni cok cok uzun zaman severse, ama sadece oynamak icin degil, gercekten severse bu seni gercek yapar.


Film bu dizelerle sonlanıyor. Gerçek aslında nedir, ya da gerçek olanın sana ifade ettiği nedir’i sorgulayan film bunun için Margery Williams’ın ünlü hikayesi The Velveteen Rabbit’i seçmiş. Aslında çok da güzel olmuş. Güzel olmayan ne yazık ki filmin kendisi. Buna birazdan geleceğim ama önce filmin bu hikaye üzerinden anlatmak istediklerine dair söyleyeceklerim var. Kahramanımız - Robin Williams ve ben kendisinden R. olarak bahsedeceğim- bir radyo programcısı, bir şekilde Pete adli çok genç ve yetenekli bir yazarla tanışıyor. Ancak iletisimleri telefon konuşmalarından öteye geçmiyor önceleri. Bu telefon konuşmaları boyunca, Pete'in anne ve babası tarafından çocuk pornosu filmleri için kullanıldığını ve bu olayın sonucunda da AIDS hastalığı kaptığını ve Donna adlı manevi annesiyle yaşadığını öğreniyoruz. Günlerinin çoğunu hastanede geçiriyor ve fazla vakti de kalmamış. R. giderek bu fazlaca dramatik hikayeden şüphelenmeye başlıyor ve aileyi görmeye gidiyor. Sonrasında ise -çok kolayca tahmin edileceği üzere- aslında böyle bir gencin olmadığı tüm bunların bir çeşit psikolojik hastalığı olan Donna tarafından uydurulduğunu anlıyoruz. Ancak kahramanımız çocuğa öyle bağlanıyor ki bu durumu bir türlü kabullenmek istemiyor. Hatta filmin bir yerinde nasıl olup da hiç var olmayan birinin eksikliğini hissettiğine çok şaşırdığından bahsediyor. Filmin beni ilgilendiren belki de tek etkileyen yanı da tam burada başlıyor aslında. Gerçek nadir? Gerçekte var olan ile olmayanın farkı nedir ya da hayatımız nasıl etkiler. Bir nevi gerçek ve hakikat’in farkını anlatıyor aslında. R. film boyunca Pete yerine Donna ile konuşuyor sonunda Pete diye birinin var olmaması R. ile Pete’in konuştuğu gerçeğini ya da bu konuşmaların R.’ye hissettirdiklerini değiştirmiyor. Gerçek olan onların konuşması ve konuştukları şey’di hakikatte ise Pete diye biri yoktu ve Pete’in aslında var olmaması “gerçek”I değiştirmiyor. Bunu da sondaki The Velveteen Rabbit öyküsünden alınan dizelerle pekiştirmesi oldukça şık olmuş.

Film’e gelince vasat’ın da altında bir gerilim-mystery olmaya çalışmış ama başaramamış. Gece vakti ıssız yerde kaçan bir adam’a fona uygun bir müzik koyarak gerilim sahnesi yapılmıyor malesef. Bu bir yemeğe gerekli tüm malzemeleri koyup yine de neden lezzetsiz olduğunu sorgulamaya benziyor. Teknik başarısızlığının yanında karakterlerine derinlik de katamamış bir film.

Sonuç olarak olmamış. Daha iyileri için

The Color of night, Mysterious Skin, Secret window, hide and seek
Hatta en iyisi için; The Usual Suspects

Hiç yorum yok: